Koronavirüs günlerinde 'planlı büyümeme' önerisi

Koronavirüs salgını dünya ekonomilerini küçülme tehdidi altında tutarken, Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Fikret Adaman ve bağımsız araştırmacı Gökçe Yeniev, ‘planlı ekonomik büyümeme’ (De-Growth) çağırısı yapıyor. Sorularımızı yanıtlayan araştırmacılar, Koronavirüs salgının bize gerçekten neye ihtiyacımız olduğunu hatırlattığını vurgulayarak, ‘Gösteriş için tüketimi bırakmalıyız’ diyor.

Koronavirüs salgını tüm dünyayı etkisine altına alırken ülke ekonomileri küçülme riskiyle karşı karşıya. 2008 Dünya Ekonomik Krizi’nden sonra farklı disiplinlerden bir grup akademisyen ve aktivist, büyümenin getirdiği adaletsizlik ve olumsuz çevresel etkilere karşı ‘planlı büyümeme’ hareketini başlattı. Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Fikret Adaman ve araştırmacı Gökçe Yeniev de bu modelin destekçileri arasında. ‘Koronavirüs günlerinde De-growth’u düşünmek’ başlığıyla bir makale de yazan bilim insanları, mevcut piyasa ekonomisinin kötü bir sınav verdiğini belirterek, alternatif iktisadi yaklaşımlar için harekete geçmek gerektiğini belirtiyor. 

 

‘BÜYÜMEME SEÇENEĞİ DEĞERLENDİRİLMELİ’

Telekonferansta sorularımızı yanıtlayan Boğaziçi Üniversitesi Ekonomi Bölümü Öğretim Üyesi Fikret Adaman, Koronavirüs salgının mevcut piyasa ekonomisinin daha da güçlü bir şekilde sorgulanmasına yol açtığını söylüyor. Adaman bu nedenle planlı ekonomik büyümemenin (De-Growth) de bir seçenek olduğunu belirterek, “Konsept olarak bunu gündemimize almamız gerekiyor. Büyümemek, her ülkenin aynı anda küçülmesi anlamına gelmiyor. Temel ihtiyaçların karşılanması için az gelişmiş, gelişmekte olan ülkelerin buna devam etmesi lazım. Diğer taraftan aşırı gelişmiş ülkelerin artık temel ihtiyaçlarını rahatça karşılayabildikleri göz önüne alındığında küçülme seçeneğini de değerlendirmesi gerekiyor” diye konuşuyor.

 

‘GÜMÜŞ ÇATALLA YEMEK BİR ŞEYİ DEĞİŞTİRMEZ’

Adaman, ekonomik ve ekolojik krizlerin ‘şaşalı harcama’ ihtiyacımızın olmadığını ortaya koyduğu görüşünde. Başkalarına gösteriş yapmak için yaptığımız tüketimler konusunda oturup düşünmek gerektiğini söyleyen Adaman şunları ekliyor:

 

“İktisatçı Veblen’in 19’uncu yüzyılın sonunda ifade ettiği ‘şaşalı harcamalar’ kavramını kullanıyoruz. Bu tanım, bir fonksiyonu karşılamak yerine başkalarına gösteriş için yapılan tüketime işaret ediyor. Bunlara hiç gerek yok. Harcanan emek, para ve doğal kaynaklar, hayırlı işler için kullanılabilir. Ciddi bir kaynak israfı var, eşitsizlik ve adaletsizlik var. Yani Veblen’in örneğiyle gümüş ya da altın kaşıkla yemeniz bir şeyi değiştirmez. Tabii bu uç bir örnek. Burada esas vurgu bazı insanların tüketim çılgınlığını norm olarak alması ve büyük çoğunluğun temel ihtiyaçlarına ulaşamaması. ”

 

‘PİYASA EKONOMİSİ DÜŞÜK NOT ALDI’

Bilim insanı, Koronavirüs salgınında küresel piyasa ekonomisinin düşük bir not aldığını iddia ediyor. Böyle dönemlerde planlı büyümeme yaklaşımının alternatif bir dünya için geçiş modeli olarak düşünebileceğini vurgulayarak, “Ekolojik ve ekonomik krizler hep çıkacak. Hazırlıklı olmalıyız. Ancak bu salgında neo-liberal ekonomik sistem allak bullak oldu, çok düşük not aldı. Eğer farklı bir sistem olsaydı, bu kadar ağır maliyetler üstlenilmeyebilirdi. Planlı büyümeme, alternatif bir dünya için bir geçiş modeli olabilir. Neo-liberal sistem ne kadar güçlü olsa da alternatif patikalara da bakmalıyız. Böyle günlerin bunun için bir fırsat olduğunu söyleyenler var. Biz de bunu tekrarlıyoruz ve bunun için tam zamanı” diyor.

 

‘DİRENÇ VAR’

Bağımsız araştırmacı Gökçe Yeniev ise gelişmiş dünya ekonomileri büyümeme yaklaşımına ikna etmenin zor olduğunu ama ‘Nasıl Büyüyoruz’ sorusunun 2008 Dünya Ekonomik Krizinde iyice su yüzüne çıktığını anlatıyor. Yeniev, bu yaklaşımın tartışılması gerektiğini belirterek şunları söylüyor:

 

“Dünya liderleri şirketleri ikna etmek kolay değil. ‘Büyümeme’ akademide de karşılık bulan tabandan yukarı giden aktivizm hareketi. Bu nedenle güçlü bir direnişle karşılaşması muhtemel. Ama yaklaşım 2008’de yaşanan büyük krize dayanıyor. Bundan sonra, ‘Nasıl büyüyoruz, bunun meyvelerini kim yiyor, büyümenin sosyal ve ekolojik maliyetleri ne gibi’ sorular daha çok gün yüzüne çıktı. Şimdi Koronavirüs salgını sürerken, bir kez daha üzerine düşünmeliyiz. Dünyada haddinden fazla gelişmiş, herkesin temel ihtiyaçlarının rahatça karşılandığı ülkelerde bu konu daha çok tartışılmalı. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde de bizim şaşalı tüketimden uzak durarak yapabileceğimiz çok şey var.”

 

 

Share